Bitümlü Şist
İnsanda 6 tane his vardır. Sevgi, nefret, açlık, soğuk, ayak karıncalanması ve
ölülerle konuşma. 7. his sinemadır hah hah hah.
Bu filimde bi velet bi de Burus Vilis oynamış. Hiç güzel hatun yok. Kan ve irin oranı
ise yüzde 1 civarında. Fakat arkadan ani geçen gölgelerle irkilim miktarı
arttırılmış.
Sinemada yanımda oturan kadın bu taktiklerden bayağı etkilendi. Tüm sıra sayesinde
zangır zangır oldu. Kendini filme o kadar kaptırdı ki, benim fincan falan görünce
yarattığım ani irkilim ataklarına bile 'hii!' diye tepki verdi.
Bildiğiniz üzro kansız tırsım oluşturmaya çalışan filimlere saykolocik gerilim
denir. Bu filmler, izleyenlerin anlayış ve kavram bütünlüğünü bozarak kendilerine
prim yaratmaya çalışırlar. Bu tür alicengiz oyunlarına kananlara 'tırsık' denir
sinema jargonunda.
Olay şöyle gelişiyor:
Filim başlıyor, jenerik filan, sonra Burus abmizi bi ruh hastası vuruyor. 'Oha
barsaklar ve böbrek nahiyesi daaldı hemen ölmesi lazımdı' diye düşünürken hop bir
altyazı 'Next season'.
Çocuk pisikiyatırı Burus yeni bir hasta velet bulmuş. Onu iyileştirecek. Çocuk
boşluğa bakıp bakıp 'bir ölü gördüm sanki' diyor. Burus abmiz de, ağzına
güzelce elinin tersiyle vuracağı yerde 'hmm demek öyle dur bir düşüneyim' modunda
sızlanıyor.
Bu şekilde dikkat çekmeye çalışan veletlere şöyle davranılmalıdır:
- Banane yemiycem
- Niye len
- Ölü var burda
- O tabak bitmezse bi tane olacak
- Ama
- Sıs!... Ye, yat zıbar. Başka işin ne
Neyse, kısacası yakıştıramadım bu rolü koskoca Die Hard abmize. Ta ki o büyük
sırra kadar.
Şimdi o sırrı açıklasam mı Burus, açıklamasam mı ölü.
Hah hah, ay yanlışlıkla cümle içinde kullandım sırrı. Hem de gizli özne olarak.
Güzel bir ters köşe olayı var filmde. Senaryo leziz, sır için gereken ipuçları
yerli yerinde. Lukas gibi çocuk filmi yapmamışlar ama Fight Club kadar da sarsalayıcı
değil. Ols, güzel olmuş aferin. Neydi yönetmenin adı? Gel bakim kerata seni. Aa ne bu
Hintli misin sen.
İşte size son günlerin en damar
filmi...Aşk , hasta kız ve ayrılık temalarının karıştırılması sayesinde zaten ağlamaya
meyilli olan bizlerin gözyaşlarına boğulmasına çalışılmış bu filmde.Başrolleri
RIÇHIRT abimizle VİYONA RAYDER isimli kızcağız paylaşmış.Riçhırt abimiz senelere
inat hala eski formunda bu arada bunuda belirtmeden geçemeyecem yani...Filmde birde
isimle alakalı olsun diye sürekli parklar ve bahçeler gösterilmese ne iyi olurdu.
Anladık sonbahar ve ayrılık ve newyork ama bu kadarıda fazla. Allahtan filmin sonuna
doğru kış geliyorda kar felan kaplıyor ortalığı.
Konunun detaylarına gelince ; Dediğim
gibi dökülmüş yapraklar arasında Riçhırt , çıtır kız Viyona ve türk filmlerini
aratmayacak bir hastalık hikayesi...Konuyu monuyu geçinde önemlisi kıza yazık oluyor
yani film sonunda. Riçhırt abimizin hırs yapıp kızı ameliyat olmaya ikna etmesiyle
filmin sonu geliyor. Diyorum ya tam ağlamalık film diye. Ama yinede izlenmesi gerekli
bir yapıt bence...Senaryo çok basit kalmış belki ama Riçhırt hala aynı...:-)) İzleyin
, ağlayın...